"konuşurken hep aklımda seninle yaşadığım koskoca hayat vardı. sen bana heyecanlarını,var olma kaygını anlatırken aslında ben hayatımı geçirdiğim adama bakıyordum. yaşadıklarımızı, tartıştıklarımızı, kaygılarımızı ve dokunuşlarımızı. bisikletin üzerinde yüzüme vuran rüzgar olmanı istiyordum ki hiç gitmeyesin ve bir yandan da rüzgara karşı gitmeyi istedim gizlice, o yüzden dudaklarından dökülen kelimeleri rüzgarla ona karşı gittiğim rüzgarla özdeşleştirdim sen konuşurken.
seni izledim yüzünün hatlarını, sesinin tınısını. içinde ne aradığımı bilmeden ve belki de sonuna kadar bilerek. dokunmak istediğimde o tınıya, korktum, ellerim bir yabancı gibi gelen adama dokunmaya korktu. tanımadığım ve yeniden keşfetmeye çabaladığım tene.
sana hissettiklerimi bu kadar derin yaşattığım için hiç pişman değilim pişmanlığım senin bunları bana böyle yaşatamaman. hissettiklerinin arkasında daha önceleri durmaya başlamanı diledim. bir başkaldırış gibi tüm varlığında duyumsayarak ..."
17 Şubat 2011
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
D-Ö-N-Ü-Ş-Ü-M
uzun yıllardır birden dönüşen insanlar izledim... hep ilginç gelmiştir, küçük kasabalardan çıkan büyük kentlerde kendilerini bulduğunu san...
-
bazen ne diyeceğinizi bilemezsiniz ama yine de dokunmak istersiniz tuşlara, anlamsız kelimeler dökülür parmak uçlarınızdan...başkalarına yok...
-
tavandaki ampülün tavana tutunan kısmı yamuk öylece sırıtıyor. aydınlatıyor ama, yani bir anlamda işini görüyor.ondan beklenen kadar. biz de...
-
"Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni Nefti kasnaklı bir fıçıya Aldırma, kara üzüm! Sen, o Kırmızı Şarabına doğru İçten içe ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder