simon... ayaklarımın altında dolaşıyor. sabaha karşı yanımda bir can. hızlı hızlı nefes alıyor beni gördüğüne sevindi. geceyi bekliyor ve ona bir arkadaş geldi. verandada nereye gitsem peşimde. ben seni bırakmam edasıyla. harika bir ispanyol cocker. adını her fısıldadığımda yanımda... ayaklarımı kokluyor ona katılan dostu selamlar gibi...
bir anda...
adada heyacan. bir kadın feryadı."polis çağırın" cunda da hareket. neler oluyor? simon ile ben yarı belimize kadar verandanın camından sarkıyoruz. adada neler oluyor? ama ne heyecan gece yarısı.bir kadın bağırıyor anlamadık. ben yine bilgisayarımın başında o feryadın huzursuzluğunda... hayat devam ediyor. ne garip. evlerin ışıklarında aradığım "bu evde kim bilir neler oluyor, neler yaşanıyor" hissi şimdi sokakta yanıbaşımda ama anlamıyorum katılamıyorum o kargaşaya sadece bir seyirciyim ayaklarıma sürünen o sıcak hisle. simon yanımda... korkma diyor...
sabah erken saatte karıştım bu sabah cunda esnafına. saat 8... işlerine gelen adalılar. dükkanlarının kapısını açıyor günün turistlerini karşılamak için... her yerde bulabileceğimiz buzdolabı magnetleri, ıvır zıvır ama hepsinde geçim derdi....hızlı bir yürüyüş. dar sokak araları, adalılar halaa uyuyor. uyuyan sokakları sessizce ürkütmeden adımlıyorum... kargacık burgacık taş döşeli sokaklar. her köşe başında rum evlerinin silüetleri beliriyor sabah ışığının huzmeleri altında... gidenleri mi üzülsem yoksa yıllar önce mübadil gelen ve adayı yurt bilenlere mi? hiç kimseye belki de hiç kimseye üzülmemeli...
sabah gazetelerinin açılmasını bekliyorum. bilirsiniz böyle yerlere gazete geç gelir. dikiliyorum bakkalın önünde... cumhuriyet, birgün ve radikal...pazar üçlemesi işte...bakkal inadıma şaşkın neden kalkmış bu kadın bu sabahın saatinde dercesine açıyor balyaları. ve işte gazetelerim koltuğumun altında verr elini taş kahve.
bu saatte turistler uyuyor sadece... ben ve adalılar ve benim gibi kendini adalı hissettmek isteyenler... ( ve simon yine yanımda gezmeye çıkmıştı karanlıkta. özledi herhalde sevilmeyi :) ... ) taş kahvede ilk çaylarını yudumluyorlar egenin esintisine karşı.
havada esinti... hafif bir iyot kokusu. güzel bir masaya yerleşiyorum ve sabahın ilk çayı. demli...
gazeteler hiç okunası değil ama karıştırmak güzel... alışkanlık...
benim cundam. uzakta yurdumun turistinden. ne güneşlenme derdi ne de güzel yemek. tek dert ruhu yakalamak sonuna kadar adanın ruhunu. yaşananları o güzelim taş evlerde. asırlık incir ve zeytin ağaçlarının gölgesinde yakalamak.
gün hızlıca geçti. deli rüzgar sersem etti. deli dersem inanın sanki silip süpürmek istedi bizi, kalabalığı.
sadece kalben aşık olanlar kalsın istedi. ve ben KALDIM...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
D-Ö-N-Ü-Ş-Ü-M
uzun yıllardır birden dönüşen insanlar izledim... hep ilginç gelmiştir, küçük kasabalardan çıkan büyük kentlerde kendilerini bulduğunu san...
-
bazen ne diyeceğinizi bilemezsiniz ama yine de dokunmak istersiniz tuşlara, anlamsız kelimeler dökülür parmak uçlarınızdan...başkalarına yok...
-
tavandaki ampülün tavana tutunan kısmı yamuk öylece sırıtıyor. aydınlatıyor ama, yani bir anlamda işini görüyor.ondan beklenen kadar. biz de...
-
"Ayaklarıyla ezip fıçıya mı bastılar seni Nefti kasnaklı bir fıçıya Aldırma, kara üzüm! Sen, o Kırmızı Şarabına doğru İçten içe ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder