26 Eylül 2011

doğa ve insan

doğayla ne kadar yabancılaşmışız... ben ki evinde türlü çeşit çiçek bitki büyüten, balkonu seraya çeviren biri hissetti bunu...

hafta sonunu bir kır evinde geçirdim. kırmızı domatesler ve yeşil biberler ülkesinde. etrafta araba kornaları ve hatta arabaların bile olmadığı dünyanın en sessiz köşesinde. aklıma ilk gelen "ve İnsan otomobili yarattı" oldu. böyle bir sessizlik dünyasına girince ilk fark ettiğimiz olmayan araba kornalarıydı. ne kadar yabancıydı bu sessizlik oysa ne kadar insana özgüydü. bizi çaresizce dev binaların, gürültünün, AVM'lerin, tüketmenin çılgınlığına mahkum eden kapitalizm en insan özelliğimizi de çalmıştı; doğayla yaşama, uyum sağlama, savaşma ve hayatta kalma...

yeşilin içine gömülen ve toprağı hisseden tabanlarım önce irkildi sonra da bunun keyfini çıkarttı. hele sırt üstü çimenlerin üzerinde uzandığında eylül güneşinin yüzünde gezinmesi...


küçük bir çocuk vardı, onu izlerken anladım ki biz büyürken bir yerlerde bir kapı arkasında bırakıyoruz çimene basmayı, köpeklerle rüzgara doğru koşmayı, dalından koparttığımız biberi yıkamadan yemeyi... büyürken adam olurken!

ve gece; Jüpiter uzunca bir süredir tahtını koruyor gökyüzünde... etrafında yüzlerce,insan gözünün yetebildiğince, gördüğümüz diğerleri...düşüm şu; binlerce yıldır aynı gökyüzüne baktığımız insanlar, onlardan ne öğrendik? cevabı o kadar acı ki: hiçbir şey...

ama birde ateş yakmayı öğrenmişiz :) çevresinde geceye gecenin sessizliğine sığındım... çıtırdayan odunlar ve mis gibi bir koku... tek gerçek buydu...




Hiç yorum yok:

D-Ö-N-Ü-Ş-Ü-M

uzun yıllardır birden dönüşen insanlar izledim... hep ilginç gelmiştir, küçük kasabalardan çıkan büyük kentlerde kendilerini bulduğunu san...