30 Mart 2011

geceden sabaha, sabahtan güne kalanlar

"yağmurla uyandım. dama vuran küçük çırpınışlar, önce uykumun içinde sonra belli belirsiz uyanıklığımda. gri gökyüzünün ardından ben buradayım aslında diyen ve kendini civa rengi ışıklar ile göstermeye çalışan güneş.
ne tezat... güneş ve gri... ama bir araya gelince hayaller kurduruyor.
ruhum yorgun çok uzaklarda bir köşeye çekilme peşinde arsızca. hele de böyle günlerde gri bulaşınca ruha aman vermiyor kaçma arzusu.
sabahları yağmurda araba kullanmayı seviyorum bir de silecekler camdaki damlaları bir daha ki buluşmalarına kadar silip götürmesin mi. silik bir radyo tınısı kulaklarımda bazen hafif bir cızırtı sanki savaş zamanı ajans dinliyorum derinden. dönen tekerlekleri hep gitmekle özdeşleştirdiğimiz için mi acaba hafifletiyor insanı aracın devinimi... belki de...
yolda karşı şeritte işten sabahın bu saatinde çıkan bir fabrikanın vardiya işçilerinin servisi çarptı gözüme. emek ne garip şey... sabahın saat sekizi ve evlerine uyumaya gidiyorlar. geceyi ve sömürüyü bir uyku aralığına hapsedecekler. zafer uykuda onların. ve sonra tekrar başlayacak ve tekrar ve tekrar taa ki bedenleri bıkıncaya kadar... bir fabrikanın gecesini hayal etmeye çalışıyorum. devinen bantlar, sıcak, ışık...gecenin karanlığında havaalanlarını ve otelleri hep sevmişimdir. hep insana dokunabilirsin. kendi yalnızlığınla boğuşsanda insan bedenleri çevreler seni acaba bir fabrika gecesi de böyle midir?"

Hiç yorum yok:

D-Ö-N-Ü-Ş-Ü-M

uzun yıllardır birden dönüşen insanlar izledim... hep ilginç gelmiştir, küçük kasabalardan çıkan büyük kentlerde kendilerini bulduğunu san...