27 Nisan 2011

yazsam ne olur diyorum her şeyi buraya adım adım yazsam. kendim okusam dursam sadece ama beynim düşünmekten dursun diye yazsam.
sana günlük diyemem blog sadece bir sayfasın o garip algılayamadığım uzamda. sadece bana bir yer açtın ve ben klavyenin tuşlarına hırsla bastıra bastıra yazıyorum işte.
işteyim şu anda çalışmam lazım ama beynim sadece şu anda düşünmemeye sadece aklımdan geçen kelimeleri buraya bir ipe dizilmiş boncuklar gibi sıralamaya yetiyor. çirkin kırmızı küçük yamru yumru boncuklar.
yamru yumru çünkü hayata tek bakışım bu şu anda. gözüm her şeyi yamru yumru görüyor. akıl süzgecim çarpıldı. kalbim ise onu boşver en boktan durumda olan o.
akıl mı aklı ne yapayım ben bu durumda ne işe yarayacak ki? dün bir kitap aldım yky levi strauss. etnolog. kitapta harika fotoğraflar. tek görmek istemediğim adam sartre var bir onun gözünün içine bakamadım aralarında. aslında en çokta ona bakmak istedim gözümü kırpmadan. ne salakça ölü bir adama kızıyorum yaşayanı varken az uzakta. bana bunları yaşatanı.
yeter yazmaktan da bunaldım. bulantı mı bunaltı mı? sen seç!!!!

Hiç yorum yok:

D-Ö-N-Ü-Ş-Ü-M

uzun yıllardır birden dönüşen insanlar izledim... hep ilginç gelmiştir, küçük kasabalardan çıkan büyük kentlerde kendilerini bulduğunu san...